Ernst Karl Abbe (d. 23 Ocak 1840, Eisenach - ö. 14 Ocak 1905, Jena), Alman fizikçisi ve sanayicisi.
1861‘den başlayarak Göttingen Üniversitesi‘nde kuramsal fizik profesörlüğü ve gözlemevi yöneticiliği yapan Ernst Abbe, Carl Zeiss ile ortak olup (1875), Karl Zeiss ölünce, optik aygıtlar üreten şirketin yönetimini üstüne aldı.
Mikroskopun klasik kuramını ortaya attı. Kırınım yasaları aracılığıyla mikroskopun seçme gücünü hesapladı (1877). İlk apokromatik objektifi yaptı (1889). Abbe sinüsleri bağıntısını ortaya attı ve kırınımölçeri buldu.
Friedrich Wilhelm Heinrich Alexander Freiherr von Humboldt, (14 Eylül 1769, Berlin – 6 Mayıs 1859, Berlin), Prusyalı doğabilimci ve kâşif. Prusyalı bakan, filozof ve dilbilimci Wilhelm von Humboldt‘un küçük kardeşi. Humboldt’un botanik coğrafya üzerine yaptığı çalışmalar biyocoğrafya dalının temelini oluşturmuştur.
1799 ile 1804 yılları arasında Güney ve Orta Amerika’ya giden von Humboldt, keşif gezileri sonucunda kıtayı bilimsel açıdan betimleyen ilk bilimadamı olmuştur. 21 yıl boyunca yaptığı gezilerde karşılaştıklarını devasa bir eserde toplamıştır. Atlantik Okyanusu‘nun iki kıyısında yer alan kara parçalarının (özellikle Güney Amerika ve Afrika’nın) bir zamanlar birleşik olduğunu ilk öne süren Humboldt olmuştur. Hayatının son dönemlerinde yazdığı Kosmos adlı eserinde dünya üzerine bilgi toplayan çeşitli bilim dallarını birleştirmeye çalışmıştır. Humboldt aralarında Joseph-Louis Gay-Lussac, Justus von Liebig, Louis Agassiz ve Matthew Fontaine Maury‘nin bulunduğu birçok bilimadamıyla çalışmış ve çalışmaları desteklemiştir.
Johann Carl Friedrich Gauss ya da Gauß (30 Nisan 1777 – 23 Şubat 1855), Alman kökenli dahi matematikçi ve bilim adamı. Katkıda bulunduğu alanlardan bazıları, sayılar kuramı, analiz, diferansiyel geometri, jeodezi, manyetizma, astronomi ve optiktir. “Matematikçilerin prensi” ve “antik çağlardan beri yaşamış en büyük matematikçi” olarak da bilinen[1] Gauss, matematiğin ve bilimin pek çok alanına etkisini bırakmıştır ve tarihin en nüfuzlu matematikçilerinden biri olarak kabul edilir.
Gauss’un çocukluk yıllarından beri dahi olduğunu gösteren pek çok hikaye vardır, nitekim pek çok matematiksel keşfini henüz 20 yaşına gelmeden yapmıştır. Sayılar kuramının önemli sonuçlarını derleyip kendi katkılarını da ekleyerek yazdığı büyük eseri Disquisitiones Arithmeticae‘yi 21 yaşında (1798) bitirmişse de, eser ilk olarak 1801′de basılmıştır.
Christian Otto Mohr (d. 8 Ekim 1835 - ö. 2 Ekim 1918) Alman mühendis. Mekanik‘te Mohr Dairesi diye bilinen grafikleri ilk defa ortaya koyan kişi.
Rudolf Christian Karl Diesel ( 18 Mart 1873, Paris - 29 Eylül 1913, Manş Denizi), Dizel motorun mucidi Alman makine mühendisi.
İngiltere‘ye gitmek için Hamburg limanında bindiği gemiden bir daha inmedi.
Daniel Gabriel Fahrenheit, ya da Gabriel Daniel Fahrenheit, 24 Mayıs 1686 Danzig‘da doğdu, 16 Eylül 1736 Lahey‘de öldü; Alman fizikçi.
Hollanda ve İngiltere gezilerinde deneysel fizik ve meteoroloji alanlarında kullanılan kimi araçların yapımını öğrendi. 1710 da yaptığı termometre başlangıç noktası olarak soğuk bir karışımın sıcaklığını bitiş noktası olarak da ağız boşluğunun sıcaklığını ilke saydı. Daha sonra bu termometreyle ölçtüğü suyun donma sıcaklığını 32, kaynama sıcaklığını da 212 derece olarak saptayarak kısaca °F simgesiyle gösterilen Fahrenheit derecesi ölçeğini ortaya koydu. 1720 termometresini daha da geliştirerek ispirto yerine ilk kez civayı kullandı. İngiltere’de, Royal Society üyeliğine seçildi. Maddenin kaynama noktasının hava basıncıyla değiştiğini gösterdi. 1721‘de suyun aşırı soğuma özelliğini 1724‘te de içine tuz karıştırılan suyun donma ve kaynama sıcaklıklarının değiştiğini ortaya koydu.Günümüzde İngiltere ve ABD’de sıcaklık ölçü birimi olarak kullanılmakta olan Fahrenheit derecesi ile Celcius derecesi arasında
- TFahrenheit = 1,8 · TCelsius + 32
şeklinde bir bağıntı vardır.
Johannes Gensfleisch zur Laden zum Gutenberg (1398 – 3 Şubat 1468), 1447 yılında hareketli parçalar ile yazı matbaasını bulan, asıl mesleği demircilik olan Alman mücittir. A&E Network Gutenberg’i “Milenyum’un insanları” listesinde ilk sıraya koymuştur.
Büyük mucit Johanne Gutenberg iletişim tarihinin en önemli gelişmelerinden biri sayılan tipo basım yöntemini 1438′de bulmuştur. Bu, önceleri tahtadan daha sonraları bir kurşun alaşımından yapılan dökme harflerin, baskıdan sonra başka bir yazıda kullanılmak üzere saklandığı bir basım yöntemidir.
Almanya ‘da Mainz ‘de varlıklı bir ailenin oğlu olarak dünyaya gelen Gutenberg ailesiyle birlikte Strassburg’a (bugün Fransa ‘da Strasbourg) taşındıktan sonra burada zanaatkârlık yaptı; ayna yapımı, metaller ve değerli taşlar üzerinde çalıştı, basım teknikleriyle de ilgilenmeye başladı. O dönemde kitaplar ya doğrudan elle yazılır ya da her sayfa için ayrı ayrı elle oyularak hazırlanan tahta bloklar kullanılarak kitaplar basılırdı. Gutenberg her kalıp için ayrı ayrı kalıplar hazırladı. Bu kalıplara sıcak metal sıvı dolduruluyor ve harflerin metal örnekleri çıkarılıyordu. Basımcı metal harfleri istediği gibi dizebiliyor, basımdan sonra saklayarak yeniden kullanabiliyordu. Aynı dönemde ortaklarıyla aralarında çıkan bir anlaşmazlık yüzünden açılan bir davada Gutenberg’in tipo basım yapabilen bir baskı makinesi yarattığı duyuldu. Ne var ki, o dönemden tipo basım örneği günümüze ulaşmamıştır.
Yaptığı çalışmalar ve basım deneyleri için para bulmak zorunda olan Gutenberg 1450′de, Mainzli bir zengin olan Jochann Fust’la ortaklık kurdu. 1455′te bastıkları ilk kitap Latince bir kutsal kitaptı. Gutenberg Kutsal Kitabı denen bu yapıt Kırk İki Satırlı Kutsal Kitap ya da Mazarin Kutsal Kitabı olarak da bilinir.
1457′de Gutenberg borcunu ödeyemediği için Fust’la olan ortaklıkları bozuldu. Fust bütün araç ve gereçlerine el koydu. Daha sonra Konrad Humery adlı bir Alman memurun sağladığı para yardımıyla yeni bir baskı makinesi kuran Gutenberg bir dilbilgisi kitabı, bir sözlük ve başka bazı kitaplar bastı. Başarıyla yürüttüğü bu çalışmaları sırasında büyük zorluklara katlandı ve hiçbir zaman çok fazla para kazanamadı. Mainz Başpiskoposu olan Nassau kontu, son yıllarda gözleri giderek bozulan ve yoksulluğa düşen Gutenberg’i sarayına aldı ve geçimini üstlendi.
Gutenberg’in buluşu hızla yayıldı. 15. yüzyılın sonlarına gelmeden Avrupa’da, 1000′den fazla baskı makinesi vardı. Bu basım yöntemiyle daha çok kitabın basılabilmesi kitap fiyatlarının düşmesini sağladı. Böylece daha çok kitap okunmaya başlandı. Kitabın ve kitap okumanın yaygınlaşması, özgür düşüncenin doğmasına, bilimsel çalışmaların gelişmesine ve bilginin daha geniş kesimlere ulaşmasına yardımcı oldu. Tüm bu nedenlerden dolayı Gutenberg’in bulduğu bu baskı yöntemi, özgür düşüncenin yayılmasına ivedilik kazandıran, bilim araştırmalarının gelişmesini sağlayan, reformların yapılmasını hızlandıran önemli olaylardan biri olarak kabul edilmektedir.
Gustav Robert Kirchoff d.12 mart 1824 Köningsberg, Prusya (şimdiki Kaliningrad- Rusya) – ö. 17 Ekim 1887 Schöneberg, Berlin
Kirchhoff’un babası Friedrick Kirchhoff hukukçuydu ve mecliste millet vekiliydi.
1843’te matematik okumak için Albertus üniversitesine girdi. 1833 senesinden başlayarak matematik-fizik semineri vermeye başlar. 1845’te Gustav Kirchhoff , Königsberg üniversitesinde Freirich Jules Richelot’tan matematik eğitimini alırken Neumann iki önemli elektriksel indüksiyonla ilgili araştırmaları yapmaktadır.İzleyen yıllarda Neumann’la çalışırken elektriksel akım hakkında araştırmasını tamamladı.
1845 yılında ünlü Kirchhoff yasalarını ortaya koydu. Kirchhoff yasaları elektriksel akımın , voltajın , direncin hesaplanmasında kullanılan temel yasalardır. Bu yasayı bulmakla birlikte Ohm’un araştırıp bulduğu yöntemi biraz daha genişletmiştir.
Kirchhoff akım yasasına göre; bir düğüme giren akımla çıkan akımın toplamı eşittir. Kirchhoff gerilim yasasına göre ise; bir çevredeki potansiyel kaynakları potansiyel düşmelere ya da dirençlerin potansiyel toplamlarına eşittir.
Gustav Kirchhoff, Ohm yasalarını uygulayarak genelleştirilmiş matematiksel sonuca varmak ister ama sonuçları farklı olduğunu saptar.
1847 yılında Königsberg üniversitesinden mezun olur. 1848 yılından 1850 yılına kadar Berlin üniversitesinde para almaksızın eğitim verir ve Berlin’deki çalışmalarında elektrik akımını ve elektrostatiğin doğruluğunu bir daha kanıtlar. Elastik levhanın bozulmasıyla ilgili problemleri araştırarak çözümüne ulaştırır. Bu teorinin formülleşmesinde Germain ve Poisson ile birlikte çalıştı. 1857 yılında, Kirchhoff ve Weber ikisi de hızın telin cinsine bağlı olduğu ve ışık hızına hemen-hemen yakın olduğunu buldular.
Siyah nesne radyasyonu araştırmasından doğan kuantum (quantum) teorisini ortaya attı.
Gustav Kirchhoff’un fizik dünyasına en çok ün kazandıran katkısı spektroskop dalındadır. Robert Bunsen işbirliğiyle spektroskop’u buldular. Bu icat yeni elementlerin keşfinin hızını arttırdı ve merak uyandırdı. İlk elli element bu zaman diliminde keşfedildi. Kirchhoff , elementlerin saf halini deneyerek araştırarak 1859’da her bir elementin spektrumunun birbirine eşit olmadığı sonucuna vardı. Radyasyon yasasını açıklayarak ,verilen atom ya da molekülün verme ve emme frekansının aynı olduğu savını ortaya koydu. 1861’de Kirchhoff ve Bunsen güneşin spektrumunu incelemeye alarak güneş atmosferindeki yeni kimyasal elementlerin keşfine soyundular. Araştırmaları sonucu iki yeni kimyasal elementi , sezyum ve rubidyumu buldular. Kirchhoff , güneş spektrumunda siyah çizgileri anlatan en iyi bilim adamıydı. Bu siyah çizgilerin ise güneş atmosferinden gazdan geçen ışık dalga boyu parçacığın emilmesiydi. Bu çalışma astronomide yeni araştırma alanları açtı.
1875’te Berlin üniversitesinde tekerlekli sandalyede ders anlatarak araştırmalarını devam ettirdi.
Kirchoff yasası, akımın herzaman en kısa ve en dirençsiz yolu tercih ettiğini tanımlar.
Heinrich Friedrich Emil Lenz (Şubat, 1804 - Şubat, 1865) Alman fizikçi.
Lenz, bugün Estonya sınırları içinde bulunan Tartu da doğdu. 1820′de Tartu Üniversitesi’nde fizik ve kimya ile ilgilendi. 1823 - 1826 arasında Otto von Kotzebuearound ile dünya turuna çıktı. Yolculukları sırasında deniz suyu ve iklimler konusunu inceledi.
Yolculuklardan sonra St. Petersburg Üniversitesinde matematik ve fizik üzerine çalıştı. Daha sonra elektromanynetisma ile ilgilendi
1834‘de kendi adıyla anılan Lenz yasası‘nı buldu.
Otto Lilienthal (d. 23 Mayıs 1848, Anklam, Prusya - ö. 10 Ağustos 1896, Berlin, Almanya), havacılık alanındaki öncü çalışmalarıyla tanınan Alman mucit.
Postdam‘daki ticaret okulunu ve Berlin Ticaret Akademisi’ni bitirdikten sonra, kanat çırpan uçak modelleri ve kanatlı planörlerle deneyler yaptı. Kuşların uçuşu üzerine yazdığı Der Vogelflug als Grundlage der Fliegekunst (1889, Uçma Sanatının Temelleri:Kuş Uçuşu) adlı kitap ve uçan makineler hakkındaki makaleleri havacılık alanındaki temel çalışmalar olarak tanındı. Lichterfelde yakınlarındaki yapay bir tepeden, kendisinin tasarımladığı tek ve çift kanatlı planörlerle iki binden çok uçuş gerçekleştirdi. 9 Ağustos 1986‘daki bir uçuşunda, lanörünün, Almanya’da Rhinow yakınlarında bulunan Stölln’de 17 m yükseklikten düşerek yere çakılması sonucu omurgasını kırdı. Ertesi gün hayatını kaybetti. Son sözleri “Kleine Opfer müssen gebracht werden!” (”Küçük fedakarlıklar yapılmalıdı!“) oldu. Lankwitz halk mezarlığında özel hazırlanmış bir kabre gömüldü.
Lilienthal’in çalışması, Wright Kardeşler tarafından yakından takip ediliyordu. Daha sonraları, insanlı uçuş konusundaki çalışmaları için Lilienhtal’in önemli bir motivasyon ve ilham kaynağı olduğunu belirtmişlerdir. Ancak Wright kardeşler, iki mevsimlik planörcülükten sonra Lilienthal’in havacılık bilgisini bırakmış, kendi inşa ettikleri rüzgar tünelinde kendi verilerini elde etmeye yönelmişlerdir.[1]
Nikolaus August Otto, (14 Haziran 1832 – 28 Ocak 1891), içten yanmalı motoru bulan Alman makine mühendisi. Bu icat yapılana dek, tüm motorlar dıştan yanmalı motorlar yani yakıtın ayrı bir bölmede yandığı motorlardı. Otto 1864’te iki arkadaşı ile kurduğu kendi şirketinde, benzin motorları ile ilgili denemelere başlamıştı. Şirket ilk içten yanmalı motoru üreten N. A. Otto & Cie. şirketiydi. Şirket bugünde Deutz AG. ismi ile varlığını sürdürmektedir.
Otto’nun ilk atmosferik motoru, 1867 yılının mayıs ayında tamamlandı. 5 yıl sonra Gottlieb Daimler ve Wilhelm Maybach ile Otto çevrimi veya 4 zamanlı çevrim fikrini ürettiler.
1876’da ilk kez tanımlandığında, strok bir silindir içinde pistonun aşağı veya yukarı hareketiydi. Otomobil motoruna adapte edildiğinde, 4 yukarı–aşağı strok gerekti.
- Aşağı Emme stroku - yakıt ve hava silindir içine girer.
- Yukarı Sıkıştırma stroku - piston karışımı sıkıştırır.
- Aşağı Güç stroku - elektrik kıvılcımı ile yakıt karışımı alev alır.
- Yukarı Egsoz stroku - atık gazlar silindir dışına atılır.
Otto’nun patenti 1886’da geçersiz kılındı, çünkü Alphonse Beau de Rochas adlı başka bir mucit tarafından 4 zamanlı çevrim prensibi pek bilinmeyen bir kitapçık olarak yayınlanmıştı.
En son tarihi araştırmalara göre, İtalyan mucitler Eugenio Barsanti ve Felice Matteucci 1854 yılında Londra’da içten yanmalı bir motorun düzgün olarak çalışan ilk versiyonunun patentini aldılar. (Patent no: 1072) Otto motoru bazı parçalarında bu emsalden az miktarda esinlenmiştir. 1879’da Almanya’nın başka bir yerinde bu çalışmalardan bağımsız olarak, Karl Benz kendi içten yanmalı motoru için patent almış ve 1885’te 3 tekerlekli bir otomobili hareket ettirmek üzere kullanmış ve patentini onaylatmıştır.
Otto motorunu henüz harekete geçirmeden sattı. 1926’da Karl Benz ve Gottlieb Daimler şirketlerini birleştirdi.
Georg Simon Ohm (16 Mart 1789, Erlangen, Bavyera - 6 Temmuz 1854, Münih), Alman fizikçi. Ohm Kanunu olarak bilinen, bir telden geçen akımın, geçtiği alanla doğru orantılı ve uzunluğuyla ters orantılı olduğunu tesbit ederek gerilim, akım ve direnç arasında ki bağlantıyı buldu.
Bir çilingirin oğlu olan Ohm, bir süre babasının yanında çalıştıktan sonra Köln’deki Cizvitler Koleji’nde ve Berlin Harp Okulu’nda matematik ve fizik öğretmenliği yaptı. Köln, Nürnberg ve Münih Üniversitelerinde profesörlük görevi aldı.
Lise öğretmenliği yaparken daha önceden Alessandro Volta tarafından bulunan elektrokimyasal hücreler üzerine çalışmaya ve araştırma yapmaya başladı. Kendi ekipmanlarını kullanarak yaptığı araştırmalar sırasında, bir telden geçen akımın geçtiği alanla doğru orantılı ve uzunluğuyla ters orantılı olduğunu buldu. Bu deney sonuçlarını kullanarak, gerilim akım ve direnç arasındaki bağlantıyı çözdü. Bu denklem oldukça büyük bir gelişmeydi çünkü elektrik devrelerin analizlerinin yapılmasının başlangıcını ve temelini oluşturuyordu. Fakat 1827‘de bu buluşunu yayınlayınca, kolejde hoş karşılanmadı ve lise öğretmenliğinden istifa etmeye zorlandı. Bu onu yoksulluğa itti. 1833‘de Nürnberg‘de profesörlük pozisyonuna kabul edilinceye kadar bu yoksul hayatı devam etti. Üniversitedeki pozisyonu onun için çok iyi bir gelişme oldu.
Elektrik akımını bir sıvının debisi, potansiyel farkını da bir seviye farkı gibi kabul ederek ve elektrik miktarını, şiddetini, elektromotor kuvveti kesin bir şekilde tanımlayarak, elektrokinetik olaylar için bilimsel terimler ortaya koydu. Belirli kesit ve uzunluktaki, belirli bir madenden yapılmış bir teli standart seçerek, öbür teller için bugün ‘direnç’ denilen özelliği “indirgenmiş uzunluk” adıyla tanımladı ve ünlü yasasını, “akım şiddeti = elektroskopik kuvvet / indirgenmiş uzunluk” biçiminde açıkladı. 1826’da yayımladığı makalelerde, Ohm’un bu yasaya tümüyle deneysel yoldan vardığı görülür.


Direnç birimi ohm‘a adını verdi.
Ohm’un bulduğu ve bugün Ohm Kanunu olarak bilinen,
I = V / R
üç değişkenli formül, tüm elektrik devrelerinin temelini oluşturmaktadır. Bu buluşundan sonra bir elektrik devresinde elektromotor gücünün dağılımını keşfetti. Direnç, elektromotor kuvveti ve akım şidddeti arasındaki bağlantıyı buldu.
1830’da A.C. Becguell’in çalışmalarından habersiz olarak pillerdeki kutuplama olayını açıkladı. 1843‘te insan kulağının çeşitli titreşimler arasında, sinüsoidal titreşimleri ayırt ederek algılayabileceğini ispatladı. Ayrıca canavar düdüklerinin teorisini kurdu.
1854 yılında ölen fizikçinin yaşamı sırasında bilime yaptığı katkılarından dolayı, yaşarken takdir görmese de, ölümünden yaklaşık otuz yıl sonra adı direnç birimine verilerek onurlandırıldı.
Otto von Guericke (20 Kasım , 1602 - 11 Mayıs, 1686), Alman bilim adamı, bulucu ve politikacı. Vakum fiziğinin kurucusudur. 1650‘de vakum pompasını buldu.
1646 - 1676yılları arasında doğduğu kent olan Magdeburg‘un belediye başkanlığını yapmıştır.
Durağan Elektrik Üreten Makinalar
1660 yılında ilk statik (durağan) elektrik makinasını yaptı. Bu makine , kayışlı bir makara düzeneği ile döndürülen kükürt bir küreden oluşmaktaydı. Dönen kükürt topa çeşitli cisimlerin sürtülmesi ile o zamana göre büyük ölçülerde durağan elektrik üretilebilmekteydi.
Guericke’nin makinası çok kısa bir süre içinde büyük bir üne kavuştu. Avrupa‘nın birçok kentinde bu makinaların benzerleri yapıldı ve durağan elektrikli cisimlerin tüy ve benzeri hafif cisimleri çekmesi ve elektriğin yol açtığı çatırtılar ve kıvılcımlar gözlendi. Ünlü bilim adamı Isaac Newton‘un da durağan elektrik üreten makinalarla ilgilendiği ve 1629 yılında camdan bir küreyi elektriklendiren bir makinanın yapımı ile bizzat ilgilendiği bilinmektedir.
Heinrich Daniel Ruhmkorff d. 15 Ocak 1803 Hanover, Almanya – ö. 20 Aralık 1877 Paris,Fransa
Alman bilim adamı, buluşçu.
Almanya’da ki çıraklık döneminin ardından İngiltere’ye göç etti. Joseph Bramah’ın kurduğu Bramah şirketi için çalıştı.
1855 te Paris’te, elektrik aparatlarıyla ilgili bir dükkan açtı.
En büyük itibarını, Nicholas Callan’ın 1836 da bulduğu indüksiyon bobinini; 30 cm den daha fazla kıvılcım üretebilmek için cam yalıtım kullanıp ve diğer bazı yenilikler ile geliştirerek hayata geçirmesiyle kazandı. Buluşunun patentini 1851 de almasına karşın esas başarısı, 1858 yılında Napoleon III ten aldığı 50,000 frank ödüldür. Geliştirdiği bobin, anısına, halen Ruhmkorff bobini olarak bilinir.
Ruhmkorff bobini, iki elektrot arasında çok yüksek gerilim üreterek kıvılcım yaratan bir tür transformatör olup benzinli otomobillerdeki ateşleme bujileri örnek olarak gösterilebilir.
Ruhmkorff , ayrıca galvonometre, elektrometre gibi hassas ölçüm aygıtları yapmıştır.
Wilhelm Conrad Röntgen, (d. 27 Mart 1845, Remscheid-Almanya – ö. 10 Şubat 1923, Münih). Alman asıllı, Nobel Fizik Ödülü sahibi fizikçi. Röntgen ışınlarını bulması ile tanınır.
Röntgen Prusya’nın Lennep şehrinde doğdu. Çocukluğu ve ilköğretim yılları Hollanda‘da ve İsviçre‘de geçti.1865 yılında girdiği Zürih Politeknik’te üniversite eğitimi gördü ve 1868 yılında makine mühendisi olarak mezun oldu. 1869 yılında Zürich Üniversitesi’nden doktorasını aldı. Mezuniyetinin ardından 1876′da Strazbur’da, 1879′da Giessen ve 1888′de Würzburg Julius-Maximilians-Üniversitesi’nde fizik profesörü olarak öğretim görevi yaptı. 1900′de Münih Üniversitesi Fizik kürsüsüne ve yeni Fizik Enstitüsünün yöneticiliğine getirildi.
Karısının ölümünden dört yıl sonra 1923 yılında,I. Dünya Savaşı’nın yarattığı yüksek enflasyon ekonomisi ortamında maddi sıkıntılar içinde Münih‘te öldü.
Röntgen ışınları [değiştir]
Öğretim üyeliği görevinin yanı sıra araştırmalar da yapmaktaydı. 1885 yılında kutuplanmış bir geçirgen hareketinin, bir akımla aynı manyetik etkileri gösterdiğini açıkladı. 1890′lı yılların ortalarında çoğu araştırmacı gibi o da katot ışın tüplerinde oluşan lüminesans olayını incelemekteydi. “Crookes tüpü” adı verilen içi boş bir cam tüpün içine yerleştirilen iki elektrotdan (anot ve katot) oluşan bir deney düzeneği ile çalışıyordu. Katottan kopan elektronlar anoda ulaşamadan cama çarparak, floresan adı verilen ışık parlamaları meydana getirmekteydi. 8 Kasım 1895 günü deneyi biraz değiştirip tüpü siyah bir karton ile kapladı ve ışık geçirgenliğini anlayabilmek için odayı karartıp deneyi tekrarladı. Deney tüpünden 2 metre uzaklıkta baryum platinocyanite sarılı olan kağıtta bir parlama farketti. Deneyi tekrarladı ve her defasında aynı olayı gözlemledi. Bunu mat yüzeyden geçebilen yeni bir ışın olarak tanımladı ve cebirde bilinmeyeni simgeleyen X harfini kullanarak “X ışını” ismini verdi. Daha sonraları bu ışınlar, “Röntgen ışınları” olarak anılmaya başlanmıştır.
Bu buluşundan sonra Röntgen farklı kalınlıktaki malzemelerin ışını farklı şiddette geçirdiğini gözlemledi. Bunu anlamak için fotoğrafsal bir malzeme kullanıyordu. Tarihteki ilk tıbbi X ışını radyografisini de (Röntgen filmi) yine bu deneyleri sırasında gerçekleştirdi ve 28 Aralık 1895 yılında bu önemli keşfini resmi olarak duyurdu.
Olayın fiziksel açıklaması 1912 yılına kadar net olarak yapılamasa da, buluş fizik ve tıp alanında büyük heyecan ile karşılandı. Çoğu bilim adamı bu buluşu modern fizik|modern fiziğin başlangıcı saydı. Amerikalı mucit Pasteur 1898 yılında tıpta fizik tedavide kullanılmak üzere X ışınları üreten bir aygıt geliştirdi.Ama çok miktarda X ışınına maruz kalındığında meydana gelebilecek sağlık sorunlarını kimse farketmedi
Wilhelm Eduard Weber (d. 1804 Wittenberg, Almanya - ö.1890 ), Alman fizikçi. Teoloji profesörü Michael Weber’in oğludur.
Matematik, jeodezi ve astronomi alanlarında çalıştı. 1807 yılında yıldız gözlemevi direktörlüğü yapmaya başladı. 1831′den sonra Carl Friedrich Gauss ile bir ekip kurup, o günlerde büyük bir karmaşa yaratan elektromanyetizma teorisini yeniden ele aldı. Manyetizmanın ölçülmesine yönelik çok hassas yeni birimler oluşturdu mutlak yer manyetik alanı ölçümleri yaptı elektromanyetik yüklerin etkileri hakkında çok önemli teoremlere ulaştı.
Manyetik maddelerin molekülleri iki kutuplu birer küçük mıknatıs gibi oldukları ve mıknatıslanmamış bir maddede bu küçük mıknatıslar rast gele bulunduklarından birbirlerinin manyetik alanını yok ettiklerini ve böylece maddenin çevresinde herhangi bir alan meydana gelmediğini saptayarak bu manyetik madde mıknatıslandığında moleküler mıknatıslar zıt kutupları uç uca gelecek şekilde sıralanarak madde çevresinde manyetik alanı olan mıknatıs haline geldiğinden hareketle ; “Bir çubuk mıknatısın moleküllerine kadar bölündüğünde yine iki kutuplu mıknatıs elde edileceği ve mıknatısların uçlarında manyetik alanın en büyük olduğu” anlamına gelen [[Moleküler teori]]yi ortaya atmıştır. 1833 yılında Gauss ile birlikte Göttingen’te ilk elektromanyetik telgrafı, buldular.
Manyetik akı nın SI birim sistemindeki karşılığı olanr weber Wb, onun anısına, Alman fizikçinin adını taşır.